26 Ocak 2013 Cumartesi

'60 - '70: Enis Akın & Cengiz Kılçer













Olmak Başladığımız Hayattı,
On

Enis Akın

6:15 vapurunun önünde jeton satan bir çocuktan ders almalı
oysa bir devrim ---
eğer buysa bir devrim ---
mavi giymeli pazar akşamları ve paradan hiç sözetmemeli
ve başlatabilmeli ve bitirebilmeli kendini
ve ağzının kıvrımlarını bir SEK şişesi gibi açabilmeli kapatabilmeli
Açık Kalan Kapılar İmparatorluğundan kalma, ölmün bir oyun olduğu günleri

bence iyi bir devrim çok önemlidir sabah evden çıkmadan
günde en az dört saatini ayna karşısında geçirmeli
cançekişen devrimleri kaldırım kenarında vurmalı, unutmalı
çünkü her devrim hâlâ bir yokuş aşağıya mümkündür, kendinden karşıya
ve bir kafa karışıklığıdır hepsi hepsi ---
olmamalıdır ve yeniden doğmamalıdır
başkasını başlatmaya

oysa biz mesela nasıl alnımızı kullanırken
duvarlara, salatalara ve üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı
nasıl korkaktı bu bizim devrimler, hayal dünyasında gezer
televizyonda ele geçen isimler, beddualar, nazarlar sergisi
banknotlara kendi resmini basan kalpazan terziler, kuyumcular, hA!
oysa bir devrim ---
buysa bir devrim --- tarihin altını ellerdi--- gencölelim!  --- gencölelim!

babamsa bir devrim, sadece müziğe doğru ilerlemeli
çünkü doğarken başlar ölmek, çünkü puşttur ahali
iyi bir devrim direnmez karısına ve mezarlığın büyük çağrısına ve
mesela o gece sarhoş olup oynadıysa masada, ertesi sabah utanmaz
ve biriktirdiği gazete kuponlarından ve cinnetinden
çünkü eskimişse mini etekleri çünkü
başlamışsa bir devrim, bitmeye de başlamıştır bir yaşlı sarışın kadın gibi

önce palyaçoyu alın aşağı! önce palyaçoyu alın!
ne ki işte biz kendimize karşı giriştiğimiz
bu aslanlı düelloda hile yaparken
nasıl yeniliriz
ki her takıntı nasıl olsa bir gün el değiştirir
oysa geçen zamandan başka bir devrim yok --- ve deniz! ---ve deniz!
ki bu ağızlar hep böyle gıcırtılarla açılır kapanır---ken

işte bu bir devrim, bir
birahanede masaya çarpılan bir şişeyle nasıl başlardı
ve yokuşlardan alaşağı sarsıntılarla edilen dolmuşlarda planladığımız
nasıl ay bizi seyrederken gençliğini hatırlardı
ve biz gümüş atlarımızı sürerken ölmün peşinden ----
(adam derin bir nefes aldı ve topyekûn bir karşı saldırıyı başlattı
mona liza'da kol gibi yürek vardı)

(Puşt Ahali’den)

             
Kızıl Kuğular Gecesi

Cengiz  Kılçer 
arif damar yoldaşıma 82. yaşı için

atlarımızın yelelerini düğümleyip
ay sulardan silinmeden
kalkıp bir erken ortaçağ evindeki
beşiğin bıraktığı izlerden
kızıl kuğular gecesine gidelim

kızıl kuğular gecesine gidelim
bilirsiniz biraz da bozkırdır bir atı biçimleyen
ama sonsuz biçimleyen

kızıl kuğular gecesine gidelim
geçip nehirlerin gümüş yatağından
ey! gece nedir? kana methiyeden başka
ey! gece nedir diyelim

kızıl kuğular gecesine gidelim
şu kadar siyah beyaz resimlerden
biraz kederli, biraz şaşkın kaputsuz ve postalsız
kan yağardı diyorum durmadan kan üstümüze
şu kadar gönülsüz ve kur’asız kanlı teskerelerden

kızıl kuğular gecesine gidelim
kalsın mostralıklar, saat kuleleri, oteller, teslisçiler
şu kadar şehrin diyorum
şu kadar şehrin kırık aynasından
bir kuşun içindeki dağ devrilmeden

onursal çingene unvanı göğsümüzde
elimizde çiçeklerle –vekaleten
mezarlık ziyaretinden dönelim
**şefik, reşat, şevki ve daha niceleri
bilirsiniz biraz da anılardır bir hayatı biçimleyen
ama sonsuz biçimleyen

ay sulardan silinmeden

kızıl kuğular gecesine gidelim
ölü gelinlerden
kanlı düğün ikindilerinden
meleklerden
ve iblislerden
ve soğuktan
ve tipiden

kızıl kuğular gecesiydi
“çok uzak bir yüzyılda bir tek gün yüzyıllarca sürmüştü” diyelim

ey kadim ve unutulmuş tanrı
ışığımız kör edecek sizi
ey borsa işlemleri
spekülatörler
homo economicus
hisse senetleri
para piyasaları
ey kadim ve unutulmuş tanrı
söyle onlara
unutulmuş ve kadim olarak
çünkü onlar ayaksız ata binmişlerdir
ve gölgesizdirler
çünkü karanlık ve korkaktır
içlerine dönük yatağanları

tam üç gün güç gece kar yağdı
**tam üç gün güç gece kar yağdı
bizim de kömürümüz bitmiş, mangalda kıvılcım kalmamış
ama iki kardeş elimizi mangala uzatıyoruz.

masumiyet çocukluğun hakikatidir diyelim

ele güne karşı çıplak
dağlara karşı
kana karşı
pıhtıya karşı
ardımızda ölüm
dilimizde kırağı
atlarımızın yelelerini düğümleyip
kızıl kuğular gecesine gidelim

kardeşler ey kardeşler “bugün esir, yarın her şeyiz”

çok uzak bir yüzyılda bir tek gün yüzyıllarca sürmüştü” diyelim

*şefik hüsnü değmer, reşat fuat baraner, şevki akşit
**arif damar



1 yorum:

  1. İki şiire de baktığımda genel itibariyle değerlendirecek olursam birbirinden çok da uzak yerlere gitmeyen, belki benzer dozlarda iletilmek istenen fikirler olduğu sonucuna ulaşabiliyorum. Şüphesiz ki bunda aynı dönem ve aynı safta bulunmanın etkisi büyüktür; fakat daha detaylı bir incelemeye ve de karşılaştırmaya tabi tuttuğumuzda Enis Akın ve Cengiz Kılçer'in şiirlerindeki bazı anlayış, ele alış, farkları olduğunu da görebilmekteyim. Enis Akın'ın bu şiirindeki ''devrim'' anlayışına baktığımda devrim algısının temelini belki bir aşama olarak belki de bir bütün olarak bireyselliğin oluşturduğunu görebiliyorum. Yalnızca siyasal anlamda ortaya koymanın dışına çıkıp onu günlük hayatın içerisinde kaybolan küçük ayrıntıların içinde, tutarlılığın ve kimi insani değerlerin içinde de var edebilen bir anlayış görebiliyorum şiirinde. Paradan konuşmamak, önceki gece sarhoşken yaptıklarından utanmamak...
    Bahsi geçen devrimi yalnızca bireysellik ile yorumlamak da olmaz derim, dönem olaylarından dem vuran belki de insanı devrimi yapmaya kendinden başlatmaya çağıran, bir sonrası beklentisi taşıyan bir aşamadır bu. Cengiz Kılçer'in şiirindeki devrimin Enis Akın'ınkinden farkı bana göre budur. Belki bir farklılıktan ziyade bir sonraki aşamadır. Nabza göre şerbet vermektir, dozu arttırmaktır ki Cengiz Kılçer'in şiirinde oldukça açık ifadelerle kişiyi rejime yönelik bir harekete çağırışa rastlayabiliyoruz. Enis Akın'ın şiirindeki kimi ucu açık, tamamlanmamış cümlelerin yerini Cengiz Kılçer'inkinde iddialı, çok daha davetkar cümleler alıyor. İki şiirin de okuyucuyu bir harekete, bir değişime sürüklemek istediği aşikar. Yalnızca Enis Akın bunu daha birey bazlı yapıyor, Cengiz Kılçer ise adeta önceki şiirin bir üst aşaması niteliğinde Kızıl Kuğular Gecesi'ni ''İşte zamanı geldi.'' der gibi ortaya koyuyor.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.